2025’i geride bırakırken içimizde ağır bir utanç var.
Çünkü yine kadınlarımızı koruyamadık.
Yine isimleri haber bültenlerinde geçen, fotoğrafları siyah kurdelelerle paylaşılan kadınlar oldu. Yine “bir kişi daha eksildi” dedik ama aslında her cinayetle birlikte insanlığımızdan da bir parça kaybettik.
Dünya Kadınlar ve Gençler Güç Birliği Derneği Başkanı olarak her kadın cinayeti haberi içimizi bir kez değil, defalarca burkuyor. Çünkü bu cinayetler münferit değil. Çünkü bu ölümler “kader”, “öfke anı” ya da “aile içi mesele” değil. Bu, açık bir ihmaller zinciri, görmezden gelinen çığlıklar ve yarım bırakılmış sorumlulukların sonucudur.
2025 bize acı bir tablo bıraktı:
Koruma kararları kâğıt üzerinde kaldı. Şikâyet eden kadınlar yeterince ciddiye alınmadı. “Bir şey olmaz” denilen her olay, bir mezar taşıyla sonuçlandı. Kadınlar korkarak yaşadı, ama korktukları şeylerden yine de korunamadı.
Kadınlar korunmak istemiyor, yaşamak istiyor.
Hayatta kalmaya çalışmak zorunda bırakılmadan…
Birine ait olmadan, birinin izniyle değil, sadece insan olduğu için güvende olmak istiyor.
2026’dan beklentimiz çok net:
Bir kadının “ölmeden önceki son çığlığı”nı değil, “yaşama sevincini” duymak istiyoruz.
Bir cinayet sonrası toplanan kalabalıkları değil, cinayet olmadan alınan önlemleri görmek istiyoruz.
Slogan değil, samimiyet; vaat değil, uygulama istiyoruz.
Unutmayalım:
Bir toplum kadınlarını koruyamıyorsa, geleceğini de koruyamaz.
Kadınlar güvende değilse, gençler umutsuzdur.
Ve umut yoksa, hiçbir yıl yeni değildir.
2026, kadınların ölmediği değil; öldürülmediği bir yıl olsun.
Bu bir temenni değil, bir zorunluluktur.