Boşanma… Resmi kayıtlarda tek bir cümleyle özetlenen bir karar. Oysa kapının ardında aylarca, bazen yıllarca süren bir çalkantının son cümlesi. Psikolojide “boşanma süreci yürütümü” dediğimiz şey, sadece bir ilişkinin bitişini değil; insanların düşüncelerini, duygularını, alışkanlıklarını, hatta kimliklerini yeniden düzenleme çabasını anlatıyor.
Son yıllarda aile danışmanlarının kapısını çalan çift sayısındaki artış, sadece hukuki değil, psikolojik desteğe olan ihtiyacı da büyüttü. Çünkü uzmanların söylediği net: Boşanma, bir olay değil; bir süreç. Ve bu süreç, tarafların nasıl davrandığından, nasıl konuştuklarına kadar birçok değişkenin yön verdiği karmaşık bir yolculuk.
İşin en kritik kısmı, “karar aşaması” dediğimiz dönem. Bu aşamada bireyler çoğu zaman iki arada bir derede kalıyor: Gitmek mi zor, kalmak mı? Psikologlar bu dönemi kronik stres, yoğun kaygı ve içsel çatışmaların en çok gözlemlendiği evre olarak anlatıyor. Bu yüzden birçok kişi, boşanmanın ilk adımlarında bile tükenmiş hissediyor.
Sonrasında devreye “müzakere aşaması” giriyor. Burada çiftlerin birbirleriyle nasıl konuştukları, sınırlarını nasıl korudukları ve duygusal yükselmeleri nasıl yönettikleri belirleyici. Boşanmanın kendisi değil, boşanma şekli insanların ruh sağlığında en büyük etkiyi bırakıyor. Kimi ailelerde soğukkanlı bir süreç yürütülürken, kimilerinde iletişim savaş alanına dönüyor. İşte tam bu noktada psikolojik destek sadece bir lüks değil, bir zorunluluk haline geliyor.
Bir de sürecin sessiz mağdurları var: çocuklar. Psikologların ortak uyarısı şu: Çocukların boşanmadan olumsuz etkilenmesinin sebebi boşanma değil, çatışma. Anne-baba ayrılırken birbirlerini suçlamaya, öfkeyi çocuğun önünde yaşamaya başladığında, süreç psikolojik bir yaraya dönüşüyor. Sağlıklı boşanma yönetimi bu yüzden hem yetişkin hem de çocuk için duygusal güvenlik sağlayan bir zemin oluşturmayı hedefliyor.
Boşanma sürecinde karşılaşılan bir diğer gerçek de, bireyin kendi kimliğini yeniden kurma çabası. Kimi insan yıllarca kendini aile dinamiği üzerinden tanımladığı için, boşanma sonrası “Ben kimim?” sorusuyla yüzleşiyor. Bu yüzleşme, sağlıklı bir rehberlikle yapıldığında iyileşmeye, hesapsız bir şekilde yaşandığında ise uzun süreli psikolojik çökmelere yol açabiliyor.
Bugün pek çok uzman, boşanma sürecinin tıpkı bir ameliyat gibi planlanması gerektiğini söylüyor: Hazırlık, doğru iletişim, duygusal düzenleme ve sonrasındaki adaptasyon. Bu dört basamak başarılı yönetildiğinde hem bireyler hem de aile yapısı daha az yara alarak yeni düzene geçebiliyor.
Sonuçta boşanma, toplumda çoğu zaman “biten bir ilişki” olarak görülse de, psikolojide bu süreç aslında kişinin kendine dönüş yolculuğu olarak kabul ediliyor. Çünkü bazı ayrılıklar bir bitiş değil, insanların yeniden kendilerini kurduğu bir başlangıçtır.